Ağustos 03, 2012

Yazıyla Barışmak

1.5 sene önce ne kadar da zor zamanlar yaşamışım. Üstelik bir de ergenmişim.
Depresif depresif postlar...
Çok ilginçtir ki bloğumun adını bile unutmuşken mailime gelen bir yorumla hatırladım böyle bir bloğa sahip olduğumu. Eskiye dair ne varsa arkamda bırakıp yürüyüp gitmek istemişim sanırım bu yüzden burayı bile unutmuşum.Çünkü bir zamanlar burası benim en iyi arkadaşımdı. Burada yazmaya başlayacak mıyım bilmiyorum. Yine yazmaya devam edicem ama burda mı onu bilemiyorum. Kimsenin beni tanımayacağı bir yerde yazmak istiyorum. Cümlelerimi sansürlemek yerine en çıplak kelimelerin arkasına saklanmak istiyorum. Yazmaya yeterince ara verdim. Hatta bir dönem küstüm de sayılır. Şimdi barışma zamanının geldiğine inanıyorum. Sözcüklerin sihriyle gizemli dünyamda yaşamak istiyorum.

Ocak 24, 2011

Doğru Olan Bu Sanırım.

"- sanmak ile olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim!
sanmak, içinde umutlar, düşler ve heyecanlar vaat eden çok boyutlu bir kavramken, olmak gerçeğin sert, kalın, köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca... ne mutludur o, oluşların içine sanışları da katmayı başaran insanlara... "

Bıkmadım ve sanırım herşey yoluna girene kadar da bıkmıcam bu paragraftan... Herkesin içten içe suçladığı kişiyim şu son günlerde,hissedebiliyorum.Kendimi anlatmak için paralıyorum, güya anlamış gibi görünüyorlar ama hiç sanmıyorum anladıklarını.O hissi bilmeyen o hissin getirdiklerini yaşamayan kimse anlayamaz beni.Hoş bu hissi yaşayan da anlamıyor ya...
Belki de en çok takıldığım nokta bu.

Sadece birazcık empati yetecek herşeyi çözmek için...

Bunlar yaşanıldığı için çok üzgünüm.Böyle olsun istemezdim.. Ama herşeyin yoluna girip,yaraların sarılması için böyle olması gerekiyorsa,başka çare yoksa böyle olmalı.Ama ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum.Çünkü ben çok çok çok daha azına sahiptim.Buna rağmen yine de mutlu olabilmeyi başardım.

Umarım bir gün beni anlayabilirsin.. 

Ocak 01, 2011

Bu ev benim olmalı.



Böyle bir evim olsun istiyorum.Göl kenarında,küçük şirin bir ev.Etrafında renk renk çiçekleri ve zaman zaman gölgesine sığınacağım kocaman ağaçları olsun bahçesinde.Dinleyeceğim sesler su sesi ve kuşların cıvıltıları olsun..
2 katlı olsun.
Çatı katı elbetteki benim yatak odam… Sevdiğim,ömrümü geçirmeye karar verdiğim,doğru kişi dediğim o adam olsun yanımda.
İkimizden bir parça eşlik etsin bütünleştirdiğimiz yalnızlığımıza.
Kocaman bir kütüphanemiz olsun salonda.Dekorasyonu biblolarla değil de kitaplarla,tablolarla sağlayalım…  
Çok paramız olmasına hacet yok.Yetecek kadar olsa kafidir.Hiç bir kötülüğün size yakınlaşamadığı kendize ait küçük bir dünyanız olduğunuzu düşünsenize? 
Hoş olmaz mı sizce de ? =)

Aralık 31, 2010

Yalan.

"Yeni yıl ; yeni umutlar,yeni hayaller ! 
Güle güle 2010, Hoşgeldin 2011 ! "

Yalan bunların hepsi. Söyleyin bana hanginiz bi önceki seneden daha güzel geçirdiniz bu yılı ? Eğer "beeeen! " diyebiliyorsanız siz hayatın şans bağışladığı nadir insanlardan birisiniz. Aynı Koç Ünv. ya da Bilkent Ünv.den burs kazanmış gibi yani.Valla benim hayatım her geçen yıl daha da bok oluyor.2010 a ne umutlarla girmiştim. Her şey güzel olacaktı. Her şey yoluna girecekti. Eskisi kadar üzülmeyecektim. Artık hayatımda güneş açacaktı falan. Ne oldu ? Karabasan çöktü hayatıma daha ne olacak ! Aylarca depresif depresif dolaştım hüngür hüngür ağladım. Kim için,ne için? Değer miydi _? Elbette ki hayır! (sevgilim için ya da platoniğim için ağlamadım merak etmeyin.Hayır ağladım da bu sözüm onlar için değil). Ve şimdi geldik 2010un son gününe. Yeni yıla girerken hayatımdaki bütün sorunları çözmüş gibi duruyorum.Bi ygs-lys zıkkımı var o da birkaç ay sonra son bulacak inş. Umarım bu sene ki kadar kötü bir yıl yaşamam.Enzimlerin çalışabildiği sıcaklık değerlerinin grafiği gibi oldu len.Max seviyede kötü bir yıl geçirdim. Bu yıl düşüşe geçsin. Kötülük enzimleri çalışamaz hale gelsin. Çok şey mi istiyorum? Bu yıldan sağlık,huzur ve iyi bir üniversite istiyorum sadece. Valla bu kadar. Aşk maşk,para falan istemiyorum. Mangoda indirim olsun bershka kafayı yiyip sudan ucuz fiyata kıyafet satsın diye ütopik şeyler istemiyorum.

Noel baba da yok zaten ! Küçüklükten beri leylekleriydi,noel babasıydı,öcüydü falan derken bizi amma keklemişler hee. Bak şimdi bu da koydu bana. Yalan yalan,valla yalan. Her şey koca bir yalan. Ne demiş Candan Abla "Yalan başkası yalan, Dünyada ölümden başkası yalan !" .

Ölüm demişken... Okulumuzdaki fizik hocamız vefat etti. Trafik kazası.. Sever miydim ? -Hayır. Çok muhabbetli miydik ? -Hayır. Ama çok üzüldüm. Bildiğin 2 gündür aklımın bi köşesinde Hasan Hoca var. Evet iyi bir öğretmen değildi,kaybettik diye herşeyini övemem ama iyi bir adammış düşünününce.. Allah rahmet eylesin,diyecek birşey yok...

Aralık 25, 2010

sanmak ile olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim!


‎"- sanmak ile olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim!

sanmak, içinde umutlar, düşler ve heyecanlar vaat eden çok boyutlu bir kavramken, olmak gerçeğin sert, kalın, köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca... ne mutludur o, oluşların içine sanışları da katmayı başaran insanlara... "



Gerçeklerle yüzleşmekten kaçarız çoğumuz.ama ne kadar kaçarsak kaçalım en sonunda çıkmaz sokağa girer ve gerçeklerle yüzleşiriz.
yüzünde yara olan biri aynaya bakmaktan korkar,o da yüzleşemez kendisiyle.benimki de o hesap işte. ayna bakmamak için ne kadar dirensem de en sonunda o aynayı yüzüme tuttular. şimdi apaçık gerçekler önümde.olduğunu sandığım şeylerin artık var olduğunu biliyorum.en kötüsü de benim tahminimden çok daha fazlası olması. ama en çok koyan çok iyi anlamama rağmen yardımcı olamamak.. bazı şeylerin nedeni olmak ! belki başka bi zamanda başka şartlarda... yine olmazdı sanırım. yine ben seni çok severdim. ama yine sen beni, benim seni sevdiğimden daha çok severdin,biliyorum. 



"onu ilk kez gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim.

bu tıpkı,bir filmin daha ilk karesinden bütününü kavramak,sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu.
onu ilk gördüğümde bundan böyle artık benim için çok önemli olacağını sezmiş ve ürkmüştüm.
o andan başlayarak yaşantım değişecek,artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
bunu nasıl güçlü hissettiğimi ve sarsıldığımı iyi hatırlıyorum.fakat elimden gelen hiçbir şey yoktu."


özür dilesem boş biliyorum,çünkü özrü yok bunun.olacak olan şey nereye gitsek ne yaparsak yapalım olurdu. buradan anlatmak zor. anlatmak istediklerimi karşılayacak kelimede yok zaten. kötü biriyim bu anlamda kabul. ama her ne yapıyorsam en az senin bana verdiğin değer kadar sana değer verdiğimden...
Özür dilerim..

* alıntılar "kumral ada mavi tuna" adlı kitaba aittir.

Aralık 15, 2010

~


Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış ...yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun..
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.. Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında..
Hala minik bir çocuğum..
Büyütemezsen kaybolurum...

Rabindranath Tagore

Aralık 12, 2010

Şaka gibi II

Cuma günü Sevgilim geldi onla buluştuk.Herşey iyi güzel.Ben alıştığımı hissediyorum.Herşeyin çok daha güzel oalcağına dair hayaller kuruyorum. Birden "o" giriyor devreye. O'ndan konuşuyoruz. Düşünsene sevgilinle eskiden aşkından geberdiğin adamı konuşuyorsun? O gün o adamın senin en yakın arkadaşına yazdığını öğrenip ufak bi cinnet geçiriyorsun ama sevgilinin yanındasın ya,elin kolun bağlı... Neyse sevgilinleyken unutuyorsun bu olayı. Eve giderken birden aklına geliyor. Üstelik minibüsün radyosunda Şebo'dan "sil baştan" çalarken.. Üstelik zamanında bu şarkıyı O'nun için dinlemişliğin varken... Bi gözlerin doluyor. Sonra toparlanıyorsun. Ardından kalbindeki o hissi yok ediyorsun.Eve gidiyorsun en yakın arkdaşına durumu anlatıyorsun.. Belki gerçekten öyle olduğu için belki de öyle düşündüğü için sana O'nun canını yakmak için böyle yaptığını söylüyor... İnanmak istiyorsun... Sonra birden kendini O'nun seni aldığı bi topluda buluyorsun öfkene yenilip gereksiz yere çıkışıyorsun. O bu duruma çok bozulup küsüyor, face.e de bu konuyla ilgili öfkesini yazıyor. Sonra dayanamayıp yazıyorsun chatten o kadar öfkelisin ki bütün çılgınlıkları yapabilirsin...Mesela ona olan aşkını itiraf etmek gibi.. "Sen beni sevmiyorsun" demesi bardağı taşıran son damla oluyor.. Tam söyleyecekken frenleniyorsun arkadaşın tarafından. Bi şekilde barışıyorsun hatta yıllık yazmasını bile istiyorsun senin için..
Ertesi gün hiç birşey yokmuş gibi konuşuyorsunuz o sana Sevgilini soruyor.Anlatıyorsun..  Arada tehlikeli cümleler dolaşıyor tabi.Bi ertesi günse senden ona kız bulmasını istiyor.

                                   Ona kız bulmamı istedi.!  

Sence şaka gibi değil de nedir bu anlattıklarım ?
Aa bu arada O'nun sana telefon numarasını vermesini de atlamamak lazım...
Kalbindeki o saçma duyguyu da !
Sevgiliyle, "o" arasındaki kıyas ya da karar değil bu.
Kararım zaten belli.
Bu doğruyla yanlışın savaşı...


"Onu ilk gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını ben anlamıştım, ama henüz o, bunu bilmiyordu.  Anlamasın diye elindeki taşa sakladım gözlerimi. Bunu hissetmiş olmalı ki, o taşı bana armağan etti ve aslında gözlerimi bana geri verdi."

Ahh ölürüm sizee..


MusicPlaylistView Profile
Create a playlist at MixPod.com