Temmuz 18, 2010

Hoşçakal İstanbul...


Sevgili bloggerlar bi süre buralarda olmayacağımmm...
Özleyeceğim sizi ve yazılarınızı...
Hepiniz kendinize iyi bakın... :))

Bihaberden sevgilerle...




Hoşçakal İstanbul...




Bu garip bir veda olacak
Çünkü asliıda hep içmdesin
Ne kadar uzağa gitsem de
Gittiğim her yerde benimlesin...

Ne biçim kaybetmektir bu?

"Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü,kendilerini tekrar tekrar hatırlatmalarıdır.Birkere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir.Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep, ama hep ...hatırlarız.Ne biçim kaybetmektir bu?"

Ne güzel bi sözdür bu... 

Ne kadar da bana uyar... 
Tam "bitti" derken hayatıma yeniden giren biri...
Eskisi kadar değer vermiyorum derken hissetirilen samimiyet...
Bir gülümsemesiyle dünyalar senin olmuşcasına mutlu olabilmek...
Olumlu birşey söylediğinde sabaha kadar uyuyamamak ve uyandığında yüzünde aptal bir sırıtma olması...
"Birşey" var...
Bilmiyorum adı ne bunun, ama beni "o"na çeken birşey var !
Bi insan kaç kere yenilir kendine?
Kaç kere yemin bozar?
Kaç kere aşık olur aynı adama?
Hem böylesine tersken birbirine...
Yine kaybettim ben bu iddiayı.. 
Yine kendimle başbaşa kalamadım..
Tekrardan çıkardım en kuytu köşelerden seni...
Bu sefer son olsun n'olur !
Bu sefer gitme..
Gideceksen de çok yakma canımı... 
Çünkü...
Seni...
...




Son birşey; biliyorum oradasın ya da oradasınız beni ondan daha çok hak edenler..
Üzgünüm...
Onu sevmekten alamıyorum kendimi.
Sizin gibiyim bende...

"Olmayan bir sevgiliyi inatla beklemek; utandırmaktır aşkı !"

Temmuz 16, 2010



KORKUYORUM!





Ama nedenini söylemeyi düşünmüyorum şu anda..

Temmuz 14, 2010

Beklemek Aşkın Neresinde Durur ?


Terk edip gitmiş sevgiliyi beklemem.
Giden gitmişse,kabul edip, o kederi sonuna kadar yaşarım.
Çivi çiviyi söker deyip, teselliyi hemen yeni bir ilişkide aradığında,Gidenin bıraktığı hasara iyi gelen bir parçayı buluyor ve diğer parçaların sana uyumlu olup olmadığına bakmıyorsun.
Yapbozun yanlış parçasını aldığını, resmin yanlış olduğunu ise o kocaman yapbozu tamamladığında fark ediyorsun maalesef.
O yüzden beklemek, acının seni yoldan çıkarmaması, dinip bitmesi için de gerekli bir eylem...

Temmuz 11, 2010

Une Belle Histoire


c'est un beau roman


c'est une belle histoire


c'est une romance d'aujourd'hui
il rentrait chez lui, là-haut vers le brouillard
elle descendait dans le midi, le midi

ils se sont trouvés au bord du chemin
sur l'autoroute des vacances
c'était sans doute un jour de chance
ils avaient le ciel à portée de main
un cadeau de la providence
alors, pourquoi penser aux lendemains

ils se sont cachés dans un grand champ de blé
se laissant porter par le courant
se sont raconté leurs vies qui commençaient
ils n'étaient encore que des enfants, des enfants
qui s'étaient trouvés au bord du chemin
sur l'autoroute des vacances
c'était sans doute un jour de chance
qui cueillirent le ciel au creux de leur main
comme on cueille la providence
refusant de penser aux lendemains

c'est un beau roman
c'est une belle histoire
c'est une romance d'aujourd'hui
il rentrait chez lui, là-haut vers le brouillard
elle descendait dans le midi, le midi

ils se sont quittés au bord du matin
sur l'autoroute des vacances
c'était fini le jour de chance
ils reprirent alors chacun leur chemin
saluèrent la providence
en se faisant un signe de la main

il rentra chez lui, là-haut vers le brouillard
elle est descendue là-bas dans le midi
c'est un beau roman
c'est une belle histoire
c'est une romance d'aujourd'hui



Bu güzel bir masal


güzel bir hikaye

bugünün aşk masalı

erkek evine dönüyordu,
 sislerin içinden

kadın midi'ye  iniyordu
yolun kenarında buldular kendilerini
tatile giden otoyolda
şüphesiz şanslı bir gündü
gökyüzü parmaklarının ucundaydı
bu providence'ın bir hediyesiydi
öyleyse yarını düşünmek neden?

kocaman bir
buğday tarlasında gizlendiler
o anki sıkıntıları bıraktılar
hayatları o an başlamış gibiydi
ikisi de hala çocuktu

kim onları yol kenarında buldu
tatile giden otoyolda
şüphesiz şanslı bir gündü
kim gökyüzünü avuçlarına almıştı
providence'ı alır gibi
yarını düşünmeyi reddederek
bu güzel bir masal
güzel bir hikaye
bugünün aşk masalı
erkek evine dönüyordu, sislerin içinden
kadın midi'ye iniyordu

sabaha karşı ayrıldılar
tatile giden otoyolda
bu şanslı günün sonuydu
sonra kendi yollarına gittiler
providence'a selam vererek
bir el işaretiyle

erkek evine döndü, sisler içinde
kadın da aşağı, midi'ye indi
bu güzel bir masal
güzel bir hikaye
bugünün aşk masalı




Temmuz 10, 2010

Si Seulement Je Pouvais Lui Manquer


Fransızca'ya ve Fransız kültürüne ilgi duymaya başladığımdan daha öncede bahsetmiştim. Önce dillerine merak saldım,sonra müziklerine...  Fransız şarkıcı isimleri bilmediğim için internette en çok önerilen Fransız şarkılarını indirdim. Bir tanesi var ki bayıldım... ! İlk dinlediğimde bu müzik... Bu müzik hiç de yabancı değil dedim ! Sonra Sertab Erener'in "Bir Damla Gözlerimde" şarkısının müziği olduğu aklıma geldi. Küçük bir araştırmayla Sertab Erener ve Fransız şarkıcı olan Calogero Joseph Salvatore' ın Sertab'ın son albümünde birlikte çalıştığını öğrendim.Bunu araştırırken bir baktım ki Calogero aslında hiç de yabancı bir isim değilmiş... Teoman'ın "Çoban Yıldızı" adlı şarkısının  müziğinin de  sahibiymiş aynı zamanda. Ben Calogero'yu sevdim... Şarkıları yer yer hareketli yer yer soft... Eğer Fransızca'ya ya da Fransız müziklerine ilgi duyuyorsanız mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim... Aynı zamanda Si Seulement Je Pouvais Lui Manquer adlı şarkıyı mutlaka dinlemenizi öneririm... Hatta Sertab Erener'in Türkçe sözlerini yazarak okuduğu " Bir Damla Gözlerimde" yi dinlemelisiniz... İki şarkı da mükemmel!

Tatil Hazırlıkları





Efendim ailecek pek tatil kültürü edinememiş insanlarız. 
Her yaz İstanbul sıcağında evin içinde pinekleriz genelde.
 Ama bu yaz bi değişiklik olsun tatile çıkalım dedik.
 Nereye gitsek diye düşünürken 
Marmaris'e gitmeye karar verildi. 








Ama herşey bundan sonra başladı tabi.Tam 1 haftadır tatil hazırlıkları yapıyoruz ve hala bitirebilmiş değiliz. Ne zor işmiş tatile çıkmak ya... Yok bikinisi yok şortu yok elbisesi! 






Neyse ki benim hazırlığım bitti sayılır. Son birkaç şey kaldı tatil için sonra ver elini Marmaris.... Ne kadar kalacağımız belli değil. Hee bu arada otele falan gitmiyoruz biz. Çadır kampına gidiyoruz... Denize sıfır yani =) Nasıl olur nasıl geçer bilmiyorum... Ama tek bildiğim şey bu tatile çok ihtiyacım olduğu... Bu sene gerçekten çok " yorulmuştum " . Unutmam gereken şeyler var... Hazırlanmam gereken sınavlar var... Gerçekleştirmek istediğim hayallerim var... Bunlar için ağustos 12 itibariyle koşmaya başlıcam. Ama önce güç toplamalı...
Hadi hayat bu sefer bana öbür yüzünü göster... Biraz da beni güldür... Ben de bu arada gidip valiz arayım kendime... !



Temmuz 09, 2010

Melekler Şehri




 Eğer birlikte olamayacaksak Tanrı neden karşılaşmamızı istedi?

Temmuz 06, 2010

VE İKİ USTANIN DİLİNDEN "AŞK"







Aşk kaçmaktan çok kovalamayı sever,
Görmekten çok özlemeyi,
Dokunmaktan çok düşlemeyi,
Ve aşk öyle haindir ki;
''Nerde imkansız varsa onu sever."




ÖZDEMİR ASAF          




...
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş,
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz 
yokmuş söylenmemiş söz,
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde.
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik,
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde..
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor,
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim,
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde...

AZİZ NESİN

Temmuz 05, 2010

Hadi Film Önerelim Birbirimize...


Eğer bütün yaz evde oturan biriyseniz 3 ay okul tatili size çok sıkıcı gelir.Üstüne bi de havalar sıcaksa terkedilmiş İstanbul'un bütün nemini,sıcağını siz çekmek zorundasınızdır. Bu zor günleri geçirebilmek için en iyi yöntem film izlemektir ! Ben de bunu yapar oldum. Lakin bi sorunum var arkadaşlar... İzleyecek doğru düzgün bi film bulamıyorum.Şansıma açıyorum bi tane kötü çıkıyor üzülüyorum sonra harcadığım zamana. Mesela ben size 3 film önerebilirim  2 si gerilim olmak üzere.. Biri " Davetsiz (The Uninvited),bir diğeri de " Soldaki Son Ev (The Last  House On The Left ). Bir diğer öneri filmimse "Kız Kardeşimin Hikayesi (My Sister's Keeper).
Konuları hakkında kısaca bir bilgi vermek gerekirse ; Davetsiz, psikolojik gerilim filmi, Soldaki Son Ev, bir çete tarafından kaçırılan kız ve ailesin intikamını anlatıyor. Kız Kardeşimin Hikayesi ise ; Kanser hastalığıyla mücadele eden 16 yaşındaki bir kız ve kardeşinin hayatını anlatıyor. 



  

Siz de bana şöyle güzel güzel romantik filmler (ağlatırsa çok makbule geçer =D ) , en az seviyede saçma olan korku filmleri söylersiniz çok sevinirim bloggerler !
 Hepinize iyi seyirler (:

Aşk.


Aynen bu karikatürdeki gibi değil mi ? Çok garip aşka kolayca tutulabilirsin ama ona her zaman tutunamazsın... Aşka kolayca kapılınır derken şıpsevdileri bi kenara ayırıyorum tabi... Onlarınkinin gerçek aşk olduğuna inanmıyorum. Garip şey aşk... Hiç tanımazken ansızın hayatına birisi giriyor .Ve ansızın sen onu hayatının merkezi yapıyorsun..Ya arkadaş ortamında tanışıyorsun ya okulda görüp aşık oluyorsun ya da (aslında en kötüsü) arkadaşına aşık oluyorsun... Neden en kötüsü olduğunu da açıklayım hemen. Bir kere aşık olduğun ya da sana aşık olan kişi arkadaşınsa ona herkese davrandığın gibi davranamıyorsun... Eğer sen aşık oluyorsan onu kaybetmemek için susuyorsun... Onun  herşeyini bildiğinden kime aşık kim için üzülüyor bunu en iyi sen biliyorsun bu da normal birine aşık olduğunda çektiğin acıdan daha fazla bi acı çektiriyor sana.Eğer arkadaşın sana aşıksa ? Bu bence arkadaşına aşıktan olmak daha beter bir durum. Düşünsene her zaman yanında olduğunu hissettiren birisinin sana aşık olduğunu.. Ne kötü değil mi ? Yakın davransan olmaz umutlanabilir,terslesen onu incitebilirsin ve arkadaşığını yok edersin tamamen... Kısacası iki ucu boklu değnek! Ve üstelik onun ne kadar acı çektiğini de biliyorsan ona verdiğin acı için kendini suçlayabilirsin... Allah kimseyi böyle bi durumda bırakmasın,valla çok zor.Bilirim.

Bi de sütten ağzı yanıp yoğurdu üfleyerek yiyenler var tabi.. Mesela bunlardan biri benim sevgili bloggerlar.. Hayatımda sadece bi kere aşık oldum ve o da platonikti.2,5 sene boyunca tanışamadık bile. "Ohaaa 2,5 sene boyunca tanımadığın birine nasıl aşık oldun ?"  dediğinizi duyar gibiyim ama valla aşık oldum.Ben de kabul ediyorum çok saçma birşey ama doğru.Ama 2.5 sene deyip geçmeyelim çok dersler çıkardım aşk adına,hayat adına... Bu yüzden ona teşekkürü bir borç bilirim ! Sağolsun döktürdüğü gözyaşları beni olgunlaştırdı biraz biraz. Aziz Nesin'in çok sevdiğim bir yazısı vardır "Bir Kadını Ağlatmak" diye. Mutlaka okumanızı öneririm. Yazının sonu şöyle biter ;

" Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan… İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E.. o zaman niye sarılsınlar ki! Niye sarılalım ki! Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur. Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!"

İşte benim aşka bakışım da artık böyle...  O safça inandığım aşk gerçeği artık bana imkansız geliyor...

Temmuz 02, 2010

2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı.

Ateşi bulanlar utandı.Ateş utandı.O canları diri diri yakan şeriatçı faşistler utanmadı bi tek...



   Sivas Katliamı ya da Madımak Olayı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve 35 yazar, ozan, düşünür ile iki otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır... 
   
Ama en önemlisi insanlık ayıbıdır. Tarihin en büyük kara lekelerinden biridir.
Bu lekeyi kabul etmek için "ALEVİ" olmaya gerek yok... Sadece yüreğinizde insanlık namına birkaç damla sevgi,normal düzeyde bir beyniniz ve vicdanınız varsa siz de bu olayı kınayanlardan olursunuz.Herkes farklı şeyler düşünebilir.Düşüncelerin çakışması doğaldır ki zaten de demokrasi dediğimiz şey de bunu gerektirir, biraz hoşgörü... Sırf sizden farklı düşündükleri ya da sadece "düşündükleri" için insanlar diri diri yakılacaksa ve siz buna gerekçe olarak dini gösteriyorsanız,lanet olsun size de "sizin" din anlayışınıza da !


   "Madımak'ta ölenler için kıllarını kıpırdatmayanlar ve hatta canlarımız yanarken ağızlarından salyalar saçarak tezahurat yapıp alkış tutanlar hepinize lanet olsun! Sivas il jandarma alay komutanı hiç bişey yapmadığın için lanet olsun! Yananlar can havliyle BBP binasının camından girmeye çalışırken onları tekmeleyen BBP'lilere lanet olsun! Bu olayın sorumlusu provakatörlere, işin içinde eli olan derin devlete lanet olsun! Olayın sorumlusu 1978 Maraş Katliamı'ndaki gibi devletin işidir. 8 saat boyunca canlarımız susuzluktan çatlarken hiçbir şey yapılmadı. Yiğitlik midir emanet cana kıymak? Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla koparıp karanlığa kurban etmek? Din adına daha kaç dinsizlik yapılacak? Pir Sultan'lar ölmez, binler yetişir! 2 Temmuz 1993'ü unutmadık, unutturmayacağız! " -alıntıdır-



Temmuz 01, 2010

Facebook-Phares

2008 Şubattan beri facebook kullanıcısıyım... Facebooka giriş amacım aslında arkadaşlarımı falan bulmak değildi.Tamamen hoşlandığım çocuğu bulmak ve resimlerine bakabilmek içindi.Neyse açtık facebooku kimse yoktu doğru dürüst aylarca 20 kişiyle sınırlı kaldı arkadaş listem... Sonra millet facebooku keşfettikçe ben de yeni şeyler keşfettim... Aslında çok da eski sayılmayacak eski arkadaşlarımı buldum. Facebooktaki iletişimin gücünün farkına vardım. En son olarak da facebook geyiklerini keşfettim maalesef ! (Bkz: -Cemin selamı var.- Hangi Cem? -Söylemicem.) 
Bütün herşeyi keşfederken facebook tiryakisi oldum çıktım. Artık keşfedecek başka birşey kalmayınca facebooktaki salak testlere ve tıklayınca hemen bi cümle sallayan falcılara yani phares uygulamasını deneyim,maksat can sıkıntısını gidermek dedim... 
Bugün onlarca şeye tıkladım. Ve sonuçlar....

                                                                                                                                                                                                                                                      
Evleneceğin Kişinin Baş Harfi Ne ?
  Dilara Evleneceğim İnsanın Baş Harfi Buymuş Demek (:
1:A

Bebeginin adi ne olcak?
Dilara Bebeginin adini ögrendi!:
1:Aşkın



bihter falına baksın
Dilara inanabilirsiniz doğru bihterin falı:
1:kızım senin bahtın kara


Günün sana tavsiyesi abiye kuzudan.
Dilara yok:
1:sana güzel tavsiye ona sevdiğini söyle:)



Günün maNga Sözü xD
Dilara maNga Sözüm x):
Bedenin Özgür Kalsa Neye Yarar ? Acitir Ruhunu Icinde Kalanlar . Dönemezsin Artik Geriye , Tek Yön Sectigin Tüm Yollar



Evlenme Tarihim..
Dilara Bas Ve Gör!:
1:12.12.2012


evlenince nerede oturacağını gülben ergen belirlesin
Dilara fala inanmayın ama falsızda kalmayın arkadaşlar:
1:samanlık


kocancığın kıme benziyecek
Dilara sende dene bişi kaybetmessin:
1:Bay aşk arda turan a benziyecek yaşadınn


kocancığın kıme benziyecek
Dilara sende dene bişi kaybetmessin:
1:Bay çocuk serdar ortaç sempatik huaaa



Daha fazla yorum yapmaya gerek yok bence... Siz siz olun sakın denemeyin böyle birşey...!

Ahh ölürüm sizee..


MusicPlaylistView Profile
Create a playlist at MixPod.com